Run off  sigortacılıkta gelen hasarları karşılayamayan yenileme ve yeni police kazanımlarının nakit akışına etkisini kısaca finansal kriz ifade eder,  seyir halindeki bir aracın ani frende arka koltukta oturanların ön cama yapışması durumu . Dünyadaki kriz ve bataklar , bankaları sonuçtada KOBİ leri etkiliyor, cama yapışan arka koltukta emniyet kemerini takmamış KOBİ ler oluyor.

238 yıllık “ Kraliçenin Bankası “ olarak bilinen Barring Bankası 23 Şubat 1995 de dahi yatırım bankacısı Leeson’un aldığı çok riskli pozisyonlar ve bunun sonucu oluşan zararları gizli 88888 nolu hesaplarda gizlerken, bilançolar ise  şahane karlar veriyordu. Kobe depremi sonrası uzakdoğu piyasalarının çöküşü sonrası illizyon artık gizlenemez hale gelmiş ve Leeson’un firarı ile banka, çalışanları ve müşterileri toplamda 1,4 milyar usd ile batmıştı. Bu batışın nedenlerini 28 yaşında birine verilen bunca yetki, tek adam riski, muhasebe kontrolsüzlüğü, üst yönetimin mevcut konforunun devamı için algılarını kapatması olarak sıralayabiliriz.  Bir başka sonuçta bankanın sadece 1 pounda ING satılması oldu. Bu tür sonuçlarda kim fayda sağlamış diye bakmaktada yarar vardır her zaman, ING 1 pounda 238 yıllık banka ve birikimi ile alt yapısına sahip oldu, bu arada ING nin sahibinin kim olduğunu hatırlamaktada fayda var.

Amerika ve Avrupada enerji ticaretinin % 20 sini yöneten 1985 kuruluşlu Enron 2000  yılında Amerikada ilk 500 şirket arasında yedinci sırada yer almıştı. Şirketin aldığı riskler ve zararlar muhasebe oyunları ile gizlenip yan başka şirketler üzerine gizlenmiş, Enron ise karlı bilançosu ile hisse senet değerleri artırmıştı.  Ekim 2001 de açıklanan zarar ve geriye dönük zararların düzeltilmeye başlaması ile 2001 başında 80 usd olan hisse değeri şubat 2002 de 0.20 usd kadar düşmüştür. Bu batışın nedenleri  o dönem yıllık 400.000.000 usd jestiyon aldıkları söylenen Üst Yönetim kadrosunun tüm olan bitene sessiz kalmaları kadar bağımsız Uluslararası denetim şirketi Arthur Andersen’inde bu gerçekleri Enron’dan sağladığı büyük menfaatleri gözeterek hiçbir zaman gündeme getirmeyerek bu tabloya seyirci kalmasıdır. Sonuç 63,4 milyar usd zarar olarak tecelli etti. Peki tüm bunlar olurken regulasyonlar ve kamu otoritesi ne yapıyordu niye bunları görmedi cevap acaba şu olabilirmi ? Kennedy öldürülmeden önce ABD Merkez bankası para basma yetkisini Rothschield ailesinden alarak Amerikan Merkez Bankasına vermişti, ayrıca İsrailin atom bombası girişimlerini engelliyordu , Kennedy öldürülüp yardımcısı Johnson başkan olunca ilk iş bu imtiyazı aynı aileye  geri vermek oldu, atom bombası projeleride aynen devam etti. Enron tüm yönetici – bağımsız denetleyici ve kamu otoritesinin gözü önünde Bush’un seçim kampanyasına oluk gibi para akıttı ve seçimlerin Bush’un lehine sonuçlanmasında büyük katkı sağladı, Bush seçildi ne oldu ilk iş 20.Mart.2003 de körfez savaşı ile Irak ve Kuveyte girildi, petrole el konulan yol açıldı. Demekki büyük batışlarda batan para ekonomide kaybolmuyor haksız kazanç olarak bir başkalarının doğrudan cebine giriyor yada yasa dışı bazı oluşumların finansmanında kullanılıyor ,siyasetin siyasetçinin bu işte büyük rolü var. Bu olayda kim fayda sağladı diye baktığımızda petrolü yöneten lobiler kimlerse fayda onlar lehine oluştuğunu görebiliriz, merak edenler krizlerin kazananı aynı isimlere ulaşabilirler.

Lehman Brothers 15.Eylül.2008 de 613 milyar usd ile battı ve sonuçta Barclays Banka 1,75 milyar usd ye satıldı. Temelde yetersiz sermaye ve yüksek riskler yatırımlar ve yatırımcının yüksek getiri beklentileri ile rekabet bu iflasın ana nedenleri olmakla beraber aynı dönemde benzer sıkıntılardaki diğer bankalar Cıtıbank- JP Morgan – Bank of America dan ayrışan ve iflasa neden olan temel unsur olmayan hisse senetlerinin açığa satışı ve geriye konamaması idi . Sonuçta batışın nedenleri yönetimin  yüksek maaş ve yüksek jestiyonların devamlılığı için manipilasyonlara sessiz kalması ve hissedarlarla yatırımcıların akıl dışı kar beklentilerine gerçekleşmesinin düşük olasılığına ragmen açığa satışlara izin vermesi olmuştur.  Her batışta mutlaka yöneticilerin, hakim güçlerin ve siyasetçilerin kaybolan yitirilen batan paralardan haksız kazançlar sağladığı gerçeğide yadsınamaz, nitekim Amerikan otoriteleri izleyen dönemde açığa satışları yasal olarak yasaklamışlardır. Burada soru regulasyonların bu aşamaya kadar neden çalışmadığı kamu otoritesinin neden bu duruma sessiz kaldığıdır . Acaba cevap Dünyanın en borçlu ülkesi Amerikanın sıcak para olarak Avrupanın emekli fonlarının yatırımlarını ülkede muhafaza etmek istemesi sonuçtada  çıkışına izin vermek istememesi ve yatırımcıların normalin dışında kar beklentisi olabilirmi ?

Türkiyede 80 ve 90 lı yıllarda kamu kurumlarının kötü işletilmesi ve bankalardan kredi kullanarak yaşatılması , borçlanmanın tıkanıldığı yerde özelleştirilerek millet varlığından çoğu yabancı şirket varlığına dönüştürülmeleri, diğer taraftan kamunun aşırı borçlanması ile bir kamu bankasının takası kapatamaması sonucu ortaya çıkan zincirleme kriz ile Demirbankla başlayan el koyma ve bankaların yabancı sermayeye bedava fiyatlarla devri arka arkaya gelen gelişim ve sonuçlardır.  En az 2 milyar usd edebilecek bir banka 300.000.000 usd el değiştirmiştir. Demirbankın batış ve satılışı ile diğer bankalarda oluşan sorunların Türkiye bankacılık sistemi ve sigortacılık sistemine etkileri sektörün yabancı sermayeye teslimi  ile sonuçlanmıştır.Bu işten kim çıkar sağladı diye baktığımızda yine Rothschild ailesini ve bankalarını görebiliriz, Bugünden o güne baktığımızda artan dış borç ve artan yükümlülüklerimiz azalan özvarlıklarımız ve özgürlüğümüz ve itibarımız anlamınada gelmektedir.

Tüm yukarıdaki ve benzer örneklerde krizlerle ortaya çıkan devasa zararların durduk yerde ortadan kaybolayamayacağını anlamak gerekir, enerji ve para ortadan kaybolmaz şekil ,yer ve sahip değiştirir. Peki bu kaynaklar zarar adı altında nerelere gitti , kimlere gitti. Cevabı bu dönemlerde rahmani şekilde finanse edilemeyecek çoğu adaletsiz savaşların finansmanı ile bu işe gözünü yuman yönetici idareci siyasetçilerin şahsi hesapları ve ucuza kapatılan özelleştirmelerin finansmanında görmek gerekir. İşte bahsettiğimiz bu durum Wikileaks  açıklamalarında hükümetlerin yasa dışı uygulamaları , Panama belgeleri ilede bu uygulamalar içerisinde yer alan kamu ve özel yöneticilerinin isimleri olarak ortalığa saçıldı.

Bu ay yapılan G7 toplantısında alınan önemli kararların ilki yolsuzluklarla mücadele oldu. Global anlamda risk yönetiminin ilk maddesinin yolsuzluk olarak belirlenmesi yolsuzluktan elde edilen gelirlerin  açtığı belaların yolsuzluk rakamından daha  pahalıya mal olduğunun anlaşılmaya başlandığını gösteriyor olabilir. Diğer mutabık kalınan konular ise şunlardı ; ekonomi,mülteci sorunu,ticaret,altyapı,sağlık,kadın,bilgisayar,iklim ve enerji .

Dolayısı ile her türden kriz ve batıklar özellikle gelişmekte olan ülkelerin bankalarınıda doğrudan yada dolaylı olarak etkilemektedir. Türkiyede de bugünlerde aşağıdaki nedenlerle bankalarımıza yansıyan etkileri ve riskleri doğru algılamak ve yönetmek KOBİ lerin önceliği olmalı. Lehman Brothers 613 milyar usd ile batarken Türkiyedeki bankaların özsermaye toplamı sadece 250 milyar tl. Türkiye’nin kronik sorunu tasarruf açığı ve kaynak azlığı nedeni ile Türk bankalarının Dünya kriz ve bataklarından ,FED gibi otoritelerin kararlarından etkilenecekleride doğal bir sonuç.

Bankalarımız günümüz risklerini şu şekilde sıralayabiliriz ;

  • Regulasyonlar sonucu bankaların gelirlerinde aşağıya doğru gidiş ( Bir bankanın 40 milyon adet kk varsa ve senelik kredi kartı aidatı 100 tl ise kabaca yıllık geliri sadece buradan 4 milyar tl demektir, bir bu kadarda hesap işletim ücreti vs diye gittiğinizde buradaki daralmanın banka giderlerini ve karlılığını karşılamaya etkisini hesap edebilirsiniz
  • Kredi batıklarının aşırı artması, açıklanan sorunlu kredi rakamlarına yüzdürülen yapılandırılan kredilerin dahil edilmemesi, batık aktiflerin bilançodan aktif şirketlerine satılarak çıkarılması dolayısı ile batık krediler/toplam krediler rasyosunun düşük çıkarılması.
  • İşletme giderlerinin artması ( Son dönemde bankaların şube kapatması,şube birleştirmesi, eleman çıkarması somut örnekler)
  • Özsermaye karlılığın negatife doğru gitmesi (Mevduat faizinin 2-3 puan altında) , yukarıda belirtilen iki sorunun yansıması sonucu oluşan fiili durum .
  • Bugün bazı bankalar Ankarada Ostim – Siteler  Konyada Büsan  Kahramanmaraş Gaziantep Denizli gibi illerde şubelerini kapatmaktalar , bazıları müşterilerine resmi olarak olmasada Ticari bankacılıktan ve KOBİ bankacılığından çıktıklarını bildirmekteler.
  • Kapanan ,küçülen bankaların çek karnelerinin piyasa itibar ve geçerlilikleride ayrı bir risk konusu. Çek karnesi zorunlu ödeme karşılıklarının kredi limitine dahil olması , bazı firmalarda ciddi rakamlar oluşturan bu limitlerin olası daralmalarda bir başka yönetilmesi gereken risk unsuru olarak hem Kobiler hem bankalar için ortada durmakta.
  • Yabancı sermayenin Türkiyedeki hukuk ve siyasal sistemin batı ve medeni ülkeler standartında olmadığı değerlendirmeleri sonucu yatırım iştahlarının azalması, ortaklıklardan çıkma eğilimleri ve hisse satışları ile banka satışları diğer somut örnekler. Bazı uluslararası çok bilinen bankalara alıcı bile çıkmaması başka bir gerçek.
  • Bazı bankaların özellikle kamu tarafında uzun dönem ödemesiz büyük projeleri finanse etmesi sonucu (Dünya bu projelere kaynak vermedi) kısa vadeli KOBİ ler için yeterli kaynak kalmaması. Bununda kredi ile dönen KOBİ lerde limit=risk yada aşağıya çekilen kredi limitleri ile nakit akışı düzensizlikleri ve sorunlara neden olması. Bazı bankalarda kredi geri çağırma ve bir kısım fiyatlama ile kredi kapatma zorlamaları.
  • Kişi başı Milli gelire oranladığımızda ciddi ölçüde artan kişi borçlanmasının gelirini artırmak bir yana işsiz kalması (İşsizlik ödemelerine başvuru % 40 artmış vaziyette)(Mayıs 2015 – Mayıs 2016 79.000 adet esnaf sayısında azalma var) İcra dosyaları ile bankalardan artık kredi alamayacak hale gelen vatandaş sayısıda ciddi artmış durumda. Özellikle son 4-5 senedir kişi başı milli gelir dolar bazlı baktığımızda ciddi anlamda gerilerken büyümeye baktığımızdada Cumhuriyet ortalamasının üzerinde bir büyüme gerçekleşmemiş durumda.
  • Bankacılık ve para sisteminin tek musluktan ciddi kontrol ve takip edildiği ABD düzeninde “ sanctions “ yani yaptırımlara neden olabilecek banka uygulamaları nedeni ile bazı bankaların sistem dışı kalma riskleri, bu durumda geri çağrılan krediler, artırılan faizler ve yeni kredi verememeleri KOBİ lerin bir anlamda sermayelerini (sermayeleşmiş kredilerini) yitirmelerine neden olabilir. Bugün İran yaptırımları ile adı geçen en az 6 bankamız konuşulmakta.
  • Bankacılık işini yapan bilgili eleman ve kadroları destekleyen yönetimler yerine sadece satış ve hedef odaklı sorgulamayan öğrenmeyen kadroları tercih , her ay her sene aldığımız yüksek ücret ve jestiyonlar kar kardır zihniyetindeki banka yönetimlerininde bu anlayışları ile kredi batıklarının  artmasını engelleyemeyecekleride sonuçları ile zaten ortada.

KOBİ lerin kredi başvurularında her detayı irdeleyen bankaların koşul ve dinamiklerine nasıl dikkat ediyorlarsa kendilerininde banka verileri ve politika ile uygulamalarına aynı dikkatle bakmaları,izlemeleri gerekmektedir.. Bankanın bilançosu, yönetimi, saha kadrosu, kredi politikaları, sanayi ve üretime bakış açıları ile bilgi birikimleri KOBİ lerin bu seçim ve kompozisyonu çok dikkatli aynı bankalar gibi belirli dönemlerde yeniden değerlendiren bir planda yönetmelerini gerektirmekte .

Unutmamak gerekirki bugünün geçer akçesi sürdürülebilirlik ve devamlılık.

Risk yönetimine bu dönem en önemli katkıyı sağlayacak bir aksiyonda özellikle getirisiz yada özkaynak karlılığı başa başa uzun dönemde gelebilecek her türlü gayrımenkul varlığının en kısa sürede nakte dönülerek özellikle banka smk kredilerin kapatılmasıdır, bu yaklaşım aynı zamanda bankalarada bilanço desteği  anlamına gelecektir, bankalarında ellerinde çok sayıda satılık varlık olduğu dikkate alınırsa çok özel ve kupon varlıklar dışında bu varlıkların rant ve kira getirisinin bu ekonomik şartlarda göreceli düşük kalacağıda varsayılabilir.

Çok yakın zamanda bankaların ancak bilanço ve moralitesi çok iyi firmalara göreceli daha yüksek maliyetle kredi verebilecekleri, ticaretinde daha çok peşin ve/veya yine kredibilite ve moralitesi iyi firmalar arasında daha dar bir çerçevede devam edeceğini öngörmek bir kehanet sayılmamalıdır. Farklı bir ifade ile ticaret belli bankalar ve belli firmaların çekleri ile devam edecek gibi gözüküyor.

Kar marjının nette % 10 olduğu varsayılan bir yapıda herhangi sorunlu bir alacak KOBİ lerin o senesini boş geçirmesi anlamına geleceğinden doğrudan sonuç KOBİ lerde küçülme olacaktır. Sorunlu ve/veya batık alacaklarının > % 20 olması durumunda KOBİ ler için tasfiye sürecine girmişler denilebilir.

BCD İş Danışmanlık ve Geliştirme bu dönemde firmaların alacaklı ve borçlu müşteri bazlı düzenli takip etmeye yönelik hizmet verirken risk yönetiminin diğer parçası banka kredilerinin düzenlenmesi, planlanması ve yapılandırmasına yönelik önerileri ilede hizmet vermeye devam etmektedir.

↓