Bankaların karlılıkları son dönemde çokça konuşulmaya başlandı, bir tarafta büyümenin düşüklüğü diğer tarafta KOBİ lerin kredi ihtiyaçları . BDDK nın yayınladığı istatistiklere göre son 7 yıllık dönemde bankaların aktifleri, özkaynak karlılıkları, sermaye yeterlilik oranları, kredi büyüme oranları ile ilgili değişimler aşağıdaki tabloda gösterilmektedir .

Bankaların 2009 yılından 2015 yılına kadar özkaynak karlılığı %23’lerden %8’e düşmüş ancak 2015 yılı hariç özkaynak karlılığı hep enflasyonun üzerinde kalmıştır. Sermaye yeterlilik oranı ise %20’den %15’e gerilemiştir. 2015 yılının son çeyreği ve 2016 dada bu durum devam ederse özkaynak karlılığının enflasyonun altında kalması riski mevcuttur. Bu durum bankacılık sisteminin kuvvetli yapısını aşındırmaya başlayacaktır.

bcdturkey tablo 2 1024x432 Risk Management Bank Profits & Side Effects to SMESon dönemde Borsada banka endeksine baktığımızda % 30 lar mertebesinde düşüş bu aşınmanın başladığının yansımasıdır.

Bu 7 yıllık dönem içerisinde bankaların özel sektör ve kamuyu fonlamasına bağlı olarak bankacılık sektörü aktif büyüklüğünde büyüme  %14’den %20’ ye ulaşmıştır. Bu dönem içerisinde kredinin mevduata dönüşüm oranı  % 76’dan % 117’ye yükselmiştir. Bankaların aktiflerinde hızlı büyüme ve kredininin mevduata dönüşüm oranının %117’ye çıkmasının önemli bir nedeni sektörün özkaynak karlılığının iyi olması ve sermaye yeterlilik oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sayede bankalar yurt dışından oldukça uygun koşullarda borçlanma (Sendikasyon) olanağı bulmakta, yurt dışından borçlanma yolu ile elde ettikleri bu  kaynakları ekonomiye kredi olarak aktarmaktadırlar. Yurt dışı yabancı para cinsinden ucuz faizle borçlanarak gerek yurt içinde yüksek yabancı para faizle ve yine TL cinsinden yüksek faizle verilen krediler hem aktif karlılığı hemde özkaynak karlılığını çok olumlu etkilemiştir. Son dönemlere kadar kurun artmaması ve kişi başı borçlanma/Gsmh nın göreceli düşük olması bu karlılığın sürdürülebilirliğini sağlamıştır. Sektördeki sorunlu krediler ve yüksek oranlı Cost/income rasyosu bu karlı tablo içinde eritilebilmiş ve yönetilebilmiştir.

Bankacılık sektörünün son yedi yıldaki bu performansı nedeniyle GSMH’da son yedi yılda ortalama %5 civarında büyüme kaydedilmiştir. Bu performansın bireysel bankacılık tarafı iç tüketime dayalı kredi kartı,tüketici kredileri ve konut kredileri, ticari tarafının ise ağırlıklı olarak inşaat ve yan sektörlerine ilişkin kredilerle , sabit yatırım kredileri ağırlıklı olduğunu söyleyebiliriz . Diğer bir deyişle ihracat ve rekabetçi teknoji konularında faaliyet gösteren KOBİ finansmanı göreceli düşük kalmıştır.  Bu durumun hem reel hem bankacılık sektörü arz talebi ile hükümet politikalarının bir sonucu olduğuda başka bir gerçektir

Bankacılık sektörü dışında yurt dışından tahvil ve bono yolu ile borçlanarak kaynak yaratabilen şirket sayısı çok az, borçlanma maliyetleri ise oldukça yüksektir. Yurt dışından borçlanma ve göreceli uygun maliyetler ancak bankacılık sektörü aracılığı olabilmektedir . Bozulan ekonomik ve finansal iklim nedeniyle şirketlerin yurt dışından doğrudan borçlanma imkanı gittikçede daralmaktadır. Bu nedenle bankacılık sektörünün güçlü olmasının, yurt dışından uygun koşullarda kaynak bulunması ve bu kaynakların ekonomiye aktarılması açısından,  önemi büyüktür.

Bankalarında elde ettikleri bu kısıtlı kaynakları uygun koşullarda büyük ölçekli şirketlere aktarmalarının yanında Ticari bankacılık kadrolarınada doğru bilgili ve yetkin çalışanların yer almasını sağlayacak yatırımlara ağırlık vererek  daha iyi ve kaliteli analizlerle doğru riskleri alarak  KOBİ düzeyinde verimli sektör ve şirketlere de daha uygun şartlarda kaynak aktarmaları gerekmektedir.

Günümüz artan kur, artan batık krediler, düşük tasarruf oranı, artan ve boçlanma üst sınırlarına gelen kişi başı borçlanma/Gsmh oranları , yüksek banka işletme maliyetleri , Türkiye ile ilgili yurt dışı risk algıları ,FED in faiz artırımları ile gelişmekte olan ülkelerden çıkan sıcak para  nedenleri ile yurt dışı olası borç verme iştahında olabilecek azalmalar  muhtemelen sendikasyon yenileme maliyetlerini artırabilecekdir. Nihayetinde 2015 banka bilançolarına yansıyan etkiler bankaların mali yapısındaki olası bir bozulmanın maliyetinin hem bankalar hemde KOBİ ler açısından daha fazla olmasına neden olacaktır.

Bozulma demişken Bankacılık sektörü insan kaynağı  son 15 yılda reel sektör ve piyasa dinamikleri ile iç içe, piyasa ve riski tanıyan takip eden analiz edebilen ve doğru riskleri alabilen çalışanların yerini ilişki yönetimi ile satışa odaklı bankacılık bilgi birikim ve nosyonuna yeterince sahip olmayan göreceli düşük bir profile bırakmıştır. Bankaların verdikleri yüksek hedefler ve satış baskısı banka çalışanlarının ticari hayat dinamik ve gerçeklerine olan odaklanmalarının kaybolmasına neden olmuş bu değişimin sonucuda ciddi anlamda artan NPL sorunlu kredi oranları ile kendini göstermektedir , yüzdürülen yeniden yapılandırılan kredileri dikkate alırsak banka özkaynak ve sermaye yeterlilik rasyolarının yukarıda gösterilen rakamların altında olduğuda muhtemel bir gerçekliktir. Bir başka sonuç ise bu değişim içerisinde bilgili, çalışkan ve işi bankacılık olan çalışanların çok önemli bir bölümünün reel sektör,yurt dışı yada kendi işlerini kurarak sektör dışına çıkması olmuştur.

Sonuç olarak KOBİ lerin kaynak/sermaye sağlama yönü ile en büyük iş ortakları olan bankalardaki bu değişimi ve bu değişimin kısa süreli olmayacağının farkındalığı ile risk yönetimi, verimlilik ve büyüme konularını her zamankinden çok daha fazla önem ve ciddiyet addederek yönetmeleri gerekmektedir. KOBİ lerin bankalardan bu konjönktürde empati bekleyerek kaderci bir yaklaşım yerine inisiyatifi kendilerin aldığı yada profosyonel destek alarak risk yönetimi – verimlilik ve büyüme konularını ele almaları ve yönetmeleri öncelikle kendileri sonrasındada milli ekonominin yararına olacaktır.

BCD 11 yıllık özel sektör ,28 yıllık bankacılık bilgi birikim ve yöneticilik tecrübesi ile KOBİ lere risk yönetimi , verimlilik ve büyüme konularında hizmet vermeye devam etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

↓