Risk Yönetimi Kapitalizm – Asgari Ücret
Kapitalizm artan Dünya nüfusu ve daralan Dünya ekonomisi içinde kendini sorguluyor. Bunu yüksek sesle dile getirmeyede başladı . İroni ise bir tarafta emperyalizm yeni Dünya düzeninde kaynakların ve hükümdarlık alanlarının yeniden paylaşımı için açık bir gayret ancak örtülü savaş ile bu devamlılığını sağlama çabasındayken, diğer taraftan kapitalizmin önde gelen zengin ülkeleri kendi içlerinde toplumsal ve sosyal alanda bir başka sürdürülebilirliğin peşinde. İnsanların geçimleri ve faturalar için hayatlarını çalışmaya feda etmeleri bunun yanısıra gelir dağılımındaki adaletsizlikler, haksız rekabet ve rant ekonomisi içte var olan düzenin sürdürülebilirliğin en büyük engelleri.
Gazetelerde de yer alan haberlere göre Finlandiya ve İsviçre ihtiyacı olsun olmasın her vatandaşına eşit müktarda para ödemeyi düşünüyor. Bunu referanduma götürecek olan bu ülkeler 2.500 frank ve 800 euro yu karşılıksız ve devamlı olarak vatandaşlarına verecekler. Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alan İsviçre ve Finlandiya, önümüzdeki yıl, yıllardır sosyalistlerin savunduğu ve adaletli bir toplumun anahtarı olan “eşitlik” noktasında çok önemli bir adım atıyor. Her iki ülke herkese ihtiyacı olsun olmasın, aynı miktarda, temel bir para ödemeyi planlıyor. Marx ve Engels’in 1848 yılında Komünist Manifesto’da bahsettiği düzen bu iki kapitalist ülkede gerçeğe dönüşmüş olacak…
İsviçre halkı, önümüzdeki yaz bu konuda halk oylaması yapacak ve herkese devletin eşit miktarda para ödeyip ödememesi gerektiği konusunda karar vermiş olacak. Devlet, para vermeyi kabul etmiş ama istiyor musunuz diye halka soracak. Finlandiya ise, gelecek yıl halka da sormadan halka para ödemeye başlayacak. Finlandiya bir yıl sadece seçtiği bölgede pilot proje olarak bunu uygulayacak, proje başarılı olursa 2017’de bütün ülkede uygulayacak.
Avrupa’da iki ülke bir açıdan bakıldığında ideolojisiz bir komünizme geçmiş oluyor. En azından komünizmin “eşitlik” ideolojisinin önemini kabul etmiş sayılıyor. Temelden eşit bir paraya sahip olan her yurttaş, en azından daha başlangıçta bir “fırsat eşitliği” yakalamış oluyor. Zenginler de eşitlik istiyor.
Her iki ülkenin geçmeye çalıştığı “eşit” para uygulaması tartışması Avrupa’da uzun bir süredir yapılıyor ve yeni bir tartışma da değil. Yine, “eşitlik”ten yana olanların önemli bir kısmının da ne eşitlikle ne de komünizmle bir ilgisi yok. Hareketin en önemli savunucuları arasında örneğin Almanya’dan ünlü kozmetik devi “DM” kurucusu milyarder Götz Werner da var, muhafazakâr eski eyalet başbakanı CDU’lu Dieter Althaus da. Bu uygulamayı İsviçre’nin tanınmış liberal ekonomistlerinden Thomas Straubhaar da savunuyor Almanya Sol Parti eşbaşkanı Katja Kipping de.
Çeşitli görüşlerden hatta birbirine ters görüşlerden insanların herkese eşit para ödenmesini savunması tesadüf değil. Çünkü bu konuda herkes aynı şeyi savunuyor gibi görünse de herkesin kafasındaki model birbirinden farklı. Avrupa basınına yoğun bir biçimde yansıyan tartışmalardan bazı başlıklar şöyle:
İsviçre: Para için çalışmaya hayır
İsviçre’de gelecek yıl yapılacak halkoylamasında aylık ücretin ne olacağı oylanmayacak ama prensip olarak devletin herkese “yurttaşın sırf para için çalışmasını önleyecek” kadar para dağıtması öngörülüyor. Bunun için İsviçre’de çalışacak yaşta olan herkes için telaffuz edilen para miktarı ayda 2500 İsviçre Frankı dolayında. Emeklilere ve çocuklara ise daha az ödeme yapılacak.
İsviçre’de herkese eşit bir para ödenmesini savunanların tezine göre, bu parayı alan herkes artık daha rahat, daha istekli ve daha severek çalışarak daha üretken, daha yenilikçi ve daha verimli olacak. Bu parayı alan hiç kimse çalışmaktan vazgeçmeyecek ve üstüne koymak için zevkle çalışacak.,herkes yeteneğine göre üretime katılacak. İsviçre modelinin arkasında “insani gelişmişlik” ve çalışmanın zevk haline getirilmesi gibi kavramlar ön plana çıkıyor. İsviçre’deki tartışma 2013 yılından beri sürüyor. Tasarının halk oylamasına sunulması için bu zamana kadar yeterli sayıyı çok aşan 126 bin imza toplanmış. Büyük bir olasılıkla halk oylamasında kabul edilecek. Halk oylamasına gidecek metin çok kısa ve net: “Tüm halk için insan onuruna yaraşır bir varoluşu mümkün kılacak ve herkesin toplumsal yaşama katılmasını mümkün kılacak bir gelirin devlet tarafından sağlanması…”
Finlandiya: Neoliberalizme geçiş
Finlandiya modelinde ise, herkese ayda 800 Avro verilmesi öngörülüyor. Finlandiyanın bu arada sınav uygulaması olmayan ancak Dünyanın en iyi ve başarılı eğitim sistemine sahip ülke olduğunuda hatırlayalım. Finlandiya herkese bu parayı verdikten sonra ama devletin harcadığı tüm sosyal hizmet harcamalarını kesmek istiyor. Finlandiya bu uygulamayla aslında, patronları lehinde olan neo liberal bir ekonomik modele geçmek istiyor. Finlandiya’da 800 Avro ile geçim oldukça zor. Öncelikle işçilerin düşük ücretli işleri kabul etmesini hedefliyor ve ülkede devlet eliyle düşük ücretli bir sektör oluşturmayı deniyor. Patronların yüksek ücret ödememesi için devlet, herkese ayda 800 Avro ödemeyi kabul ediyor.
Bu modelle işsizliğe de çözüm bulunmuş olacak. Devlet, diğer yandan sosyal harcamaları ve yükümlülükleri de kısmak istiyor. Devlet para ödeyerek aslında komünizme geçer gibi yaparak “sosyal devlet” olmaktan çıkmak istiyor. Bir nevi devleti özelleştiriyor ama özelleştirmenin yurttaşa yükünü de şimdilik üstlenmiş oluyor. 2015 yazından beri Finlandiya’da koalisyon halinde olan liberaller, muhafazakârlar ve aşırı sağcılar, koalisyon programına herkese “eşit para ödenmesi” maddesini de bir olasılık olarak koydu. Finlandiya şimdi 4 model üzerinde çalışıyor. Herkese değil sadece ihtiyacı olanlara ödenmesi olasılıklar dâhilinde.
İnsanlar bu parayı alsa çalışır mı?
Tartışma, İsveç, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde de sürüyor. Her 3 ülke gelecek yıl pilot şehirlerde bu uygulamayı hayata geçirmeyi düşünüyor. Almanya Başbakanı Merkel ve Almanların %48’i ise uygulamaya karşı.
İnsanlar devletten o kadar para alsa, artık çalışır mı? Özellikle İsviçre’de bu soru soruluyor. Bu soruya evet diyenlerin tezleri hiç de yabana atılır gibi değil. İsveç, “Yaşamak için çalışmaktansa, yaşamak için devletin para verdiği ancak anlamlı iş yapmak için çalışmanın olduğu bir düzene geçmeyi” tartışıyor. Ancak, daha genel ve daha ciddi bir soruyu sormamız gerekiyor: Niçin çalışırız? “Özgürlüğümüzü, boş zamanımızı, kendimize ait olan zamanı satın almak için çalışırız!” Finlandiya’daki değil ama İsviçre’deki tartışma biraz bu soru çerçevesinde yürüyor gibi. Ne Finlandiya ne de başka ülkeler bu sorudan kaçamayacak.
Peki bizde durum ne ?
Vatandaşımız ve çalışanlarımız için “fatura vatandaş “ tabirini kullansak yanlışmı olur. Sabit giderlerimiz ve çocukların eğitim masrafları ile geçen 20 yılın yanında konut oto kredi taksitleri ile toplamda yaklaşık 40 yıl borçla geçen bir ömür. Farklılıklar sadece sabit gider rakamının ne olduğu ile ilgili.
Bugün seçim vaadleri sayesinde asgari ücret artışı gerçekleştirilirken daha ilk maaş ödenmeden gelen zamlar çoktan sabit giderlerimizin artışı ile sıfırlanmış oldu. Tabii diğer ücretler içinde durum aynı. Hükümet verdiğini hemen yaptığı zamla karşılamaya çalışırken, işveren kendine gelen yükü daha az istihdam ve çalışanları daha çok çalıştırarak karşılamaya çalışacak. Avrupa ülkeleri toplum ve insanlarının sağlıklı geleceğe sahip olabilecekleri sürdürülebilir “ İnsanı “ öne çıkarak model arayışlarında bizim sorduğumuz soru ve verdiğimiz cevaplar asgari ücretde olduğu gibi, hala elde var sıfır modelinde ısrar ediyoruz. Son 17 yılın net asgari ücret – altın fiyat karşılaştırması bunu teyid ediyor gözüküyor.
Yıllar | Ay | Çeyrek Altın Fiyatı (TL) | Asgari Ücret NET (TL) | Asgari Ücretle Alınabilen Çeyrek Altın (Adet) |
1999 | Ocak | 5.00 | 57.62 | 11.52 |
2000 | Ocak | 9.00 | 80.55 | 8.95 |
2001 | Ocak | 23.50 | 102.36 | 9.74 |
2002 | Ocak | 32.00 | 163.56 | 6.96 |
2003 | Ocak | 32.00 | 226.00 | 7.06 |
2004 | Ocak | 32.25 | 303.07 | 9.39 |
2005 | Ocak | 33.00 | 350.15 | 10.61 |
2006 | Ocak | 38.50 | 380.46 | 9.88 |
2007 | Ocak | 50.00 | 403.02 | 8.06 |
2008 | Ocak | 54.00 | 481.55 | 8.91 |
2009 | Ocak | 72.50 | 527.13 | 7.27 |
2010 | Ocak | 91.00 | 577.01 | 6.34 |
2011 | Ocak | 118.00 | 629.96 | 5.33 |
2012 | Ocak | 167.00 | 701.44 | 4.2 |
2013 | Ocak | 166.00 | 773.01 | 4.66 |
2014 | Ocak | 161.00 | 846.00 | 5.25 |
2015 | Ocak | 150.00 | 949.07 | 6.33 |
2016 | Ocak | 174.22 | 1,300.00 | 7.46 |
Ülkemizde tüm ebeveynler hangi siyasi görüş ve hangi sosyo ekonomik kökenden gelirlerse gelsinler temel hedefleri, çoçuklarını en iyi şekilde okutup özgür, güçlü başarılı olmalarını sağlayacak alt yapıyı yani eğitimi sağlamak olmuştur her zaman.. İnsan olma, özgür olma, istediği okulda istediği dalda okuyabilme, istediği işte çalışabilme, istediğini üretme, bilimsel çalışmalarını rahatça yapabilme, yaratıcılık, sanat tüm bunlar sabit gider/ fatura tuzağında nasıl gerçekleşebilirki . Kaldıki çalışana destek olma, başarılının yanında olma kültürü yerine bizden olsun yeterden ibaret antidemeokratik politika ve tercihlerimiz varken. Bu bugün daha çok ama dünde ve her zaman böyleydi.
Emperyalist ülkelerin eli gözü üzerimizdeyken biz içerde her anlamda sürdürülebilirlikle ilgili neler düşünüyor neler soruyoruz.kendimize? Gelir dağılım adaletsizliği ile haksız rant kazanç ortamında bunu nasıl sağlayacağız? Yeni nesil Y kuşakları geleceklerinde ne bu sabit gider tuzağını kabul edecek nede özgür alanlarından vazgeçmeyeceklerdir. Onun için artık evlenmiyorlar, borçlanmıyorlar , çocuk yapmıyorlar , bir işe girip emekli olalım diye bakmıyorlar. Genel anlamda bağımsız ve bağlantısız olmayı tercih eden eldekine razı ve özgür kalmayı tercih eden bir davranış trendindeler.
Mezapotamyada Sumerlerin 3200 yıl önce ilk yazıyı bulması ile başlayan “ İlk Çağ “ dönemi bilginin tüccarlar yani ekonomi aracılığı ile yayıldığı bir dönem olurken, Asyada yaşanan kuraklık sonucu başlayan kavimler göçü “ Orta Çağı “ dönemini başlatmış bu dönem hakim olan skolastik güç ve hristiyanlık belirleyici olmuştur.
İstanbul’un fethi ise hepimizin bildiği gibi “ Yeni Çağı “ başlatan olay olurken asıl etkileşimini bizans surlarını yıkan topların Avrupa’da derebeyliklerin kalelerinide yıkması ve bunların krallıklara dönüşmesi, diğer taraftan yine Bizansın yıkılması ile İtalyaya kaçan bilim adamlarının burada başlattıkları rönesans haraketleri olmuştur.( 2nci Dünya savaşı sonrası ABD, Rusya ve hatta Atatürk döneminde Türkiye’ye kaçan bilim adamlarının yarattıkları sonuçlar gibi)
“ Yakın Çağ “ ise Fransız ihtilali sonrası mutlak monarşinin sona ererek cumhuriyetin kurulması ile Katolik kilisesinin yapmak zorunda kaldığı reformların gerçekleştiği, ekonomide ise sanayi devrimi ile birlikte İnsan haklarının öneminin benimsendiği bir dönem oldu.
İçinde bulunduğumuz çağa “ Uzay Çağı “ yada “ Bilgi Çağı “ deniyor ama bence bu çağın tanımlaması “ Bilgi ve Birey Çağı “ dır.
Tüm Çağları belirleyen asıl dinamiğin bilgi olduğu ve günümüzde bilgiye sonsuz erişebilirlik sonucu insanoğlunun kendini bu çerçevede özgürlük, yaşamın gerçekliği, kendini bulma, kendi olmaya yönelik vazgeçilmez istekleri ile farklı bir yöne gidecek gibi duruyor.
Biz ekonomide asgari ücret, kömür, gıda yardımları, çocuk ve eğitim yardımları ile oluşturduğumuz modelde rekabetçi olmayan ama biat edebilen bir toplum geleceği peşindeyken , Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip Finlandiya ve Dünyanın para merkezi olabilmiş ve hiç savaşmamış ülkesi İsviçresi farklı coğrafya farklı kültür ve farklı siyasal altyapılarına rağmen herkese eşit ücret ile bireyi hem kişisel anlamda hemde bilgiye erişim anlamında daha da özgürleştirerek gelişmiş ekonomi ve sosyal hayatlarını sürdürebilmenin yollarını arıyorlar.
Rönesans döneminde sanatın bu denli ilerleyebilmesi sarayların, soğuk savaş döneminde sporun bu denli ilerlemesi Batı ve Doğu blok hükümetlerin, bilimin bu kadar ilerlemeside yine hükümet ve vakıflarla özgür üniversitelerin destek ve himayesi ile gerçekleştirilebilmiştir. Bilgi ve Birey Çağında genç dinamik özgür beyinlerine yaşamlarını sürdürebilecekleri eşit ücret desteğinin verilmesi ile sağlanan özgürlük ve serbest zaman hem toplumsal huzuru hemde gelişimi çok farklı kılacaktır.
Türk toplumu olarak eşşek gibi çalışma metaforunu insan gibi çalışma gerçeğine dönüştürebilecekmiyiz, ömrümüzü vakfettiğimiz çocuklarımızın geleceğinin mevcut şekliyle sadece kendimizin tekrarı olduğunu farkedebilecekmiyiz.
BCD İş Geliştirme ve Danışmanlık Risk Yönetim yazılarında olaylara daha farklı şekilde bakmaya devam edecek, Risk sonuçta sadece kurlar faizler ve borsa ne olacaktan ibaret değil.
BCD İş Geliştirme ve Danışmanlık Ender Balcı